Walkman’e Karşı Unutulmuş Savaş

Merhaba

1 Temmuz 1979’da, Sony Walkman adı verilen ilk kişisel stereo kaset çalar satışa sunuldu. Bu gün, 1979’da Sony Walkman ilk kez piyasaya sürüldü ve 46. yıl dönümünü işaret ediyor.

Transistörlü radyo, 1950’lerin ortalarında müziği tüketicilerin ellerine ulaştıran ilk teknolojik harikalardan biriydi. Ucuz, güvenilir ve taşınabilirdi, ancak ev stereo sisteminde çalınan bir plağın ses kalitesine asla yaklaşamazdı. Ancak, Walkman ortaya çıkana kadar, hareket halindeki müzik severlerin kullanabileceği tek teknolojiydi. Sony Walkman, teknolojide bir çığır açmaktan ziyade hayal gücünde bir çığır açmıştı. Sony’nin efsanevi başkanı Masaru Ibuka, 1979’un başlarında özel bir istekte bulunduğunda, Walkman’in her bir unsuru halihazırda üretim veya başka bir cihazın parçası olarak test aşamasındaydı. Masaru Ibuka, sık sık seyahat eden bir müzik aşığıydı ve uluslararası uçuşlarda şirketinin taşınabilir stereo teyplerinden birini yanında taşıma alışkanlığına sahipti. Ancak Sony TC-D5, modern standartlara göre hiçbir şekilde taşınabilir olmayan ağır bir cihazdı, bu yüzden Masaru Ibuka, o zamanki yardımcısı Norio Ohga’ya daha iyisini bir araya getirip getiremeyeceğini sordu. Şirketin mevcut Pressman ürünüyle çalışan Norio Ohga, gazeteciler arasında popüler olan taşınabilir, monofonik bir teyp kaydediciydi ve Masaru Ibuka’nın bir sonraki Pasifik ötesi uçuşu için yalnızca kayıttan yürütme özelliğine sahip bir stereo cihaz hazırlamıştı.

Bu proto-Walkman, büyük, kulaklık benzeri kulaklıklar ve özel yapım piller gerektirse de (ki bunlar elbette Masaru Ibuka’nın uçuşunun ortasında bitti), ses kalitesi ve taşınabilirliğiyle Sony başkanını çok etkiledi. Masaru Ibuka, cihazın pazarlanabilir bir versiyonunu geliştirmek için çabalamaya başladığında, şirket içinde birçok itiraz yükseldi ve bunların en büyüğü kavramsaldı: Kayıt için değil, yalnızca oynatma için olan bir kaset çalar satın alır mıydınız?

Masaru Ibuka’nın basit cevabı

Yürürken dinleyebileceğiniz bir stereo kaset çaların iyi bir fikir olduğunu düşünmüyor musunuz?

 

iş dünyasının en büyük küçümsemelerinden biri olduğu kanıtlandı.

Sadece dört ay süren nefes kesici bir geliştirme sürecinin ardından, Sony mühendisleri 30.000 Yen (1979 doları cinsinden yaklaşık 150 ABD doları) fiyatla piyasaya sürülebilecek ve Japon öğrenciler için yaz tatili başlamadan önce satışa sunulacak güvenilir bir ürün elde ettiler; her ikisi de geliştirme sürecinin başında belirlenen kritik hedeflerdi. 30.000 adetlik ilk üretim adedi, bir aylık durgun satışların ardından (Temmuz 1979’da sadece 3.000 adet satıldı) fazla iddialı görünüyordu. Ancak Sony temsilcilerinin Tokyo sokaklarındaki yayalara yaklaşıp onlara Walkman dinleme fırsatı verdiği yenilikçi bir tüketici pazarlama kampanyasının ardından ürün hızla yaygınlaştı, Ağustos ayı bitmeden mevcut stoklar tükendi ve Sony’nin en büyük başarı öykülerinden birinin başlangıcına işaret etti.

Sony Walkman artık 1980’lerin bir ikonu, müziğe sahip olmanın eski güzel günlerine duyulan nostaljiyi çağrıştırıyor; kiralamaktan ziyade sahip olmayı temsil ediyor. Cihaza olan sevgi bugün evrensel olsa da, bu her zaman böyle değildi…

Bazıları bunu, Reagan ve Thatcher tarzı bireyciliğin yükselişinin devam ettiğinin bir işareti olarak gördü. Kültür eleştirmeni Allan Bloom, 1987’de yayımlanan The Closing of the American Mind adlı kitabında Walkman’i kesintisiz… mastürbasyonel bir fantezi olarak nitelendirdi. Neo-Luddite John Zerzan, Walkman’i sosyal bağlantılardan koruyucu bir geri çekilmeyi teşvik eden modern bir eğilimin parçası olarak gördü. Dijital Gelecek Merkezi’nin başkanı Thomas Lipscomb ise onu, Huxley’nin Cesur Yeni Dünyasındaki öforik uyuşturucu somaya benzetti; kendi deyimiyle, yalnızca bir duyusal baskılayıcı olan tamamen yalıtılmış bir ses balonu yarattığını söyledi. Başka bir deyişle, bugün denilebileceği gibi, her şey biraz Black Mirrorvari görünüyordu. (Bu alıntılar, 1999 tarihli Reason Magazine makalesinde derlenmiştir.)

Eleştirmenlere göre Walkman, sadece kulağa gelen müzikten ibaret değildi; toplumsal kopuşun bir aracıydı ve devlet yetkilileri ile kolluk kuvvetleri açısından da yollarda bir tehlikeydi, çünkü sürücülerin, bisikletlilerin ve yayaların işitme duyusunu kısıtlıyordu.

Walkman kulaklıklarının karıştığı bir dizi kazanın ardından, ABD genelinde birçok eyalet hızla kısıtlamalar getirdi ya da yasa tasarıları sundu. Bunların çoğu, araç kullanırken veya bisiklet sürerken kulaklık takmayı yasaklamaya yönelikti. Bu eyaletler arasında California, Florida, Georgia, Minnesota, Pennsylvania, Virginia ve Washington da vardı.

New Jersey’nin Woodbridge kasabası ise bir adım daha ileri giderek yalnızca araç kullanmayı veya bisiklet sürmeyi değil, Walkman kulaklıklarıyla sokaktan karşıya geçmeyi bile yasakladı.

Bu yasağı çiğnemenin bedeli mi? İki haftaya kadar hapis ve para cezası. Yasa, ulusal ve uluslararası basında gündem oldu; BBC dahil birçok yayın kuruluşu sokakta halkın tepkilerini aldı.

Yasanın yürürlüğe girdiği gün komşu kasabadan emekli Oscar Gross harekete geçti. Öfke içindeydi; Polis Çavuşu Lou Monzo’nun yanına gitti, kulaklıklarını bilerek taktı ve göz göre göre caddeden karşıya geçti.

Bu küçük sivil itaatsizlik eyleminin sonucu mu? Oscar Gross, kulaklık taktığı için ceza alan ilk kişi oldu (kulaklıklar aslında hiçbir cihaza bağlı olmasa da).

Yılmayan Oscar Gross, bir röportajda şunu söyledi:

Bir şeyi kanıtlamak için 15 günlüğüne hapse girmeye hazırım.

 

Oscar Gross, ulusal basına demeç verdi; Woodbridge kasaba meclisi üyeleri de aynı şekilde röportajlar yaptı. Ancak Gross’un hayal kırıklığına rağmen hapse gönderilmedi. Hakim 50 dolarlık bir para cezası kesti, fakat bu ceza daha sonra ertelendi.

Öfkesini gizlemeyen Oscar Gross, bir gazeteciye şöyle dedi:

Bana hapiste yatmaya gönüllü olduğumu söyleme fırsatını bile vermedi.

 

Ayrıca Oscar Gross:

Hiçbir belediyenin, birine ne giyip giyemeyeceğini söylemeye hakkı yoktur.

 
Oscar Gross, davayı Yüksek Mahkeme’ye kadar taşımaya hazırlanıyordu, ancak bir kişinin kulaklık takılı halde sokaktan geçerken hayatını kaybetmesinin ardından geri adım attı. Özgürlüğün kaçınılmaz ve önlenemez bedeli olan bu tür trajik olaylardan sadece biriydi. Tekno-pesimizmin bu bölümü, nostaljinin çoğu zaman yeni teknolojilerin bir zamanlar karşılaştığı direnişi unutturduğunu hatırlatıyor. Sonuçta, kim düşünebilirdi ki eski güzel günler bir zamanlar kötü, cesur yeni dünya olarak görülebilirdi?

Not: Walkman, 1980’lerde tartışma yaratan tek kişisel elektronik cihaz değildi; çağrı cihazları (pager) da kendi yasaklamalarıyla karşı karşıyaydı.

Bir yanıt yazın

Başa Dön